8 Eylül 2013 Pazar

TUSDATA'dan ÖSYM'ye Açık Mektup

ÖSYM’ye AÇIK MEKTUP
“Adaleti olmayanın asaleti de olmaz”
Sayın ÖSYM Başkan ve Yetkilileri,
Size; pek çok kursiyeri 7 ve 8 Eylül 2013’te DUS ve TUS’a girmiş olan bir kurum olarak açıktan ve MERTÇE yazıyoruz. Bilin ki; sadece para peşinde koşan bir kurum olsaydık etliye sütlüye bulaşmaz, kazandığımız paranın keyfini yaşamaya bakardık. Bu ülkede korkmadan doğru sözü söyleyen mertlerin hala var olduğunu yeni nesillere -örnek olarak- göstermeyi kendimize vazife biliyoruz.
Son 4 yıldır (göreve geldiğinizden beri) sınavlarınıza giren doktor ve diş hekimleri ile sürekli bir sürtüşme ve didişme psikolojisi içindesiniz:
 Sanki; karizmanız ve itibarınız çok zedelenecekmiş gibi bir ruh hali ile, hekimlerin soruları itiraz etmelerine bozuluyor,
 Bizim gibi kurumların kursiyerlerine rehberlik etmelerini “ÖSYM’ye karşı kışkırtıcı eylemler” olarak niteliyor,
 Soruları iptal ederken “En ufak bir şüphe olan soruyu bile iptal edelim” diye düşünerek bir tek vatan evladının bile mağdur olmasını engellemek yerine tüm savunma mekanizmalarını kullanarak mümkün olan en az soru iptali ile “Hekimlerin çenesini kapama” yolunu seçiyorsunuz.
Hatta; iptal etmediğiniz ama “kesin olarak yanlış olan” sorular için hekimler yargıya başvurduğunda da bakanlık ve yargı üzerinde inanılmaz baskılar kurmaya çalıştığınız da kulaktan kulağa yayılıyor. Çok üzücüdür ki herkes buna inanıyor.
Tüm bunlara rağmen yargı soruları iptal ettiğinde de küçük bir özrü bile muhataplarınızdan esirgiyorsunuz.
Bütün bu olanlar o kadar ağırınıza gitmiş olacak ki; mevcut meclisi ikna ederek soruları yayınlamamak için kanun çıkarttınız. Emin olun ki, size tam olarak güvenip de yasayı meclisten geçiren yöneticilerimiz, talep ettiğiniz kanun değişikliği ile sınava girenlerin hak arama özgürlüğünün tamamen kısıtlandığını bilselerdi böyle bir kanunu geçirmezlerdi.Bu gün bile bilseler tekrar düzelteceklerinden emin olabilirsiniz. Size tanınan krediye güvenip sonuna kadar “güç zehirlemesi“ne girmek, haklı olduğunuz anlamına mı gelir?
Mutlaka bilmeniz gereken bir başka nokta daha var ki ; Hangi önlemi alırsanız alın eninde sonunda sorular ortaya çıkacaktır. Çünküdoktorların hafızası hafife alınamayacak kadar güçlüdür. Böylece, arkasına sığındığınız “soru bankası oluşturmak” ve “Gizlilik” gerekçelerinin gerçekte bir karşılığının olmadığı çok yakında zaten ortaya çıkacaktır. Sonuçta ortaya tam bir “Devekuşu Sendromu”nun çıkması kaçınılmazdır.
Şimdi soruları yayınlamadığınızı varsayalım:
1. Sınava girenler; anayasal hakları olan “Hak arama özgürlüğünü” nasıl kullanacaklar?
2. Bazı soruların yanlış olduğunu düşünenler, neye dayanarak itiraz edecekler? Soruyu hatırlayamayabileceklerine HATTA doğru cevabın ne olduğunu bilmediklerine göre HANGİ DAYANAĞA GÖRE itiraz edecekler?
3. Siz; soruları açıklamadığınızda ve yanlış-doğru belli olmadan sonuçları ve yerleştirmeleri açıkladığınızda ADALET tecelli etmiş olacak mıdır?
4. Yargıya başvuranlar, Anayasa Mahkemesinden yasanın iptalini sağlayanlar, 10-15 ay sonra bilirkişi raporlarıyla bazı soruları iptal ettirenler çıkarsa insanların yüzüne NASIL bakacaksınız?
5. Size güvenip de arkanızda duran değerli devlet büyüklerimiz, uğraştıkları onca dahili ve harici sorunlara birde sizin yol açtığınız bu sorunun eklendiğini fark ettiklerinde ne hissedeceksiniz? Size güvenen yöneticilere bu “dost kazığı“nı atma hakkınız var mı?
Daha bir TUS önce 8 (Sekiz) hatalı soruyu RESMEN İPTAL etmediniz mi? Aralık 2010 TUS’unda inatlaşıp iptal etmediğiniz 5 soru yargı yoluyla iptal edilmedi mi? 19 ay sonra herkesin yerleştirilmesi değişmedi mi? O gün yeri değişenlerin sizin hakkınızda ki duygularını hiç düşünmediniz mi? Biz “hatasız soru soruyoruz” diyebilir misiniz?
Güç” hatta “zor” kullanarak soruları açıklamayıp insanların hak arama özgürlüğünü kısıtlamak ZULÜM’dür ve ZULÜM aslında, tarih boyunca çaresiz ve küçük insanların başvurduğu bir yol olmuştur. Tarih; istediği fetvayı vermediği için İmam-ı Azam’ı zindanlara atan o günkü geçici güç sahiplerini unutup gitmiştir ama İmam-ı Azam bu gün hala diri gibi aramızda ve kalbimizde değil midir?
Bu vatan ve evlatları için SORULARI AÇIKLAYIN ki,
 Size, “vicdansız” diyenler utansınlar,
 Size, “adaletsizlik umurlarında değil” diyenler hakkınızı teslim etsinler,
 Size, “özür bile dilemeyen yüzsüzler” diyenler sizden özür dilesinler,
 Size, “ülkeyi ve adaleti değil sadece kendi ikballerini düşünüyorlar” diyenler artık ülkeyi ve adaleti öncelediğinizi de konuşsunlar.
 Size güvenen ve bin bir derdi olan yöneticilerimize gereksiz, saçma ve yeni bir dert açmayın.
 Açıklayın ki, yarın adaletsizlik ortaya çıkarsa insanlara yüzünüze tükürme hakkı vermeyin. Beddua; kendi elinizledavet edeceğiniz son şey olsun. Mazlumun âhı, aheste aheste çıkarmış derler.
İsterseniz; anladığınızı düşündüğünüz bir başka dilden konuşalım:
Eğer, Cuma namazına gidiyorsanız iyi bilirsiniz; İmam, hutbeyi bitirirken Kur’an dan bir ayet okur: “Muhakkak ki Allah ADALETİ, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder…”
Peygamber efendimizin şu sözü de size rehber olsun: “Adaleti olmayanın dini de yoktur.

Şimdi önünüzde iki seçenek var:
1. Hakkı ve Adaleti -acı gelse de- söylediğimize kanaat getirip soruları açıklar, itirazlara imkan tanır ve şüpheli her soruyu hiç tereddüt etmeden iptal eder adil olursunuz.
2. Daha önce defalarca yaptığınız gibi, nefsinize yenik düşüp soluğu en yakın savcılıkta alır bizimle ilgili yeni bir suç duyurusunda bulunursunuz.

Biz; ölümden sonraki ilahi adalete sunulmak üzere yüz akı ile belgelerimizi mütemadiyen hazırlıyoruz.

Ya Siz?


TUSDATA

Bu Şiddet Sona ERS!N



Hekimlere, sağlık çalışanlarına şiddet bitmiyor. TTB tarafından hazırlanan kamu spotu RTÜK tarafından kabul edilerek yayınlanmaya başladı.

Paranızı Geri Alın

Lütfen bu bilgiyi paylaşıp yayalım:
2012 tarihinde kanun hükmünde bir kararnameyle ek ödemelerden vergi kesintisi yapılmasına karar verilmiştir. KHK’ya yapılan itirazlar sonucunda ek ödemelerin emekliliğe yansımayacak olması sebebiyle ilgili karar 18 Nisan 2013 tarihinde iptal edilmiştir.Geriye dönük vergi ödemelerinizi maliyeden geri alabilirsiniz.
Yapmanız gereken aşağıdaki dilekçeyi yazmanız
Dilekçe örneği:
……ÜNİVERSİTESİ 
TIP FAKÜLTESİ BAŞHEKİMLİĞİNE 
Sağlık Bakanlığı Müsteşarlık makamının Kurum Başkanlıklarına yazdığı 16.04.13 tarihli ve yıllık mahsuplaşma yazısında 2012/1 sayılı Kamu görevlileri Hakem Kurulu kararının gereği olan 2012 yılından 2013 nisan ayına kadar ek ödemelerden yapılan ve maliyeye verilen kesintilerden şahsıma ait makbuzların bana iade edilmesini rica ediyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla 
Sonra ne yapılacak?
Makbuzları alıp maliyeye gidiyorsunuz, şahsımdan yapılan kesintilerin iadesini istiyorum diyorsunuz. 
Yaklaşık olarak
Hekimlere 600 TL 
Hemşireler 300 – 400 TL
Öğretim Üyelerine 800 TL geri ödeme yapılıyor

1 Eylül 2013 Pazar

Yandal Uzmanının İsyanı

Hakkari Devlet Hastanesi’ne atanmış bir yan dal uzmanıyım. Sesimi duyurmaya problemlerimi anlatmaya uğraşıyorum.
Bulunduğum yer her ne kadar il olarak adlandırılsa da nüfus ve sosyal imkanlar acısından tartışma götürür bir konumda ciddi bir mahrumiyet bölgesidir.
Hakkari’de oturulabilecek, suyu akan ısınma problemi olmayan, yerleri en azından tahtalı-parkeli ev sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Batıda 300-350 tl den fazla etmeyecek bu evler genelde 1+1 veya 2+1 (80-100 m2) civarında olmakta, ancak kira bedelleri yakıt ve ortak gider hariç 500 tl den başlamaktadır. Ortak gider, cari sarf ve yakıt gideri kiraya %50 ilave yük getirmektedir. Şehirde hayat pahalıdır, her türlü ihtiyaç malzemesini normalin en az yarı katı fazlasıyla marketlerden almak zorundasınız çünkü burada yerel Pazar kurulmaz. Normalde 900 TL ye süpermarketlerden No-Frost buzdolabı alınabilirken burada 2. El (belki 10. El!) orta boy buzdolabı en az 600 TL den baslar. 2. El tek kişilik yatağın fiyatı 170 tl’dir ve başka yere bakma şansınız yoktur.
Hekimevi çok kısıtlı imkanlarla hizmet vermeye calışmakta ve bir odada bazen 3 kişi kalmaktadır. Odaların konforu tartışmaya açık olmakla birlikte; yokluktan, mecburen insanlar her şeyi kendine yabancı bu beldede bir sığınak gibi burada kalmakta ve aylık kişi başına 600 tl ödeme yapmaktadır. 2 kişi bir odada aylık 1200 TL!! Vatandaşın ayağına hizmet götürmek için trilyonluk binalar kiralayan sağlık bakanlığı, hekimine ev bulma lojman yapma konusuna gelince “yeşil kartlı” havasına bürünmektedir. Bol keseden kadro talep eden yöneticiler atanan çalışanların ihtiyaçları söz konusu olduğunda molier’in cimrisine dönüşmektedirler.
Hakkari sadece Van aracılığıyla dış dünyaya açılmaktadır. Van-Hakkari yolu 200 km olmasına rağmen ortalama 4 saat sürmektedir. Yolculuk süresinden yolun nasıl olduğunu takdir edebilirsiniz.
İlginç olanı kendisine ulaşıp dış dünyayla irtibata geçebilmek için tam 4 saatimizi harcadığımız bu il ile (Van) mecburi hizmet süresi aynı gündür (500 gün). İki ilin mecburi hizmet sürelerinin eşit olması eşitliğin nasıl adaletsizlik getirdiğinin en çarpıcı örneğidir. Sağlık bakanlığının adalet ve hakkaniyet anlayışını ciddi derecede sorgulatmaktadır.
Hakkari ilinin nüfusu her ne kadar 50 bin gözükse de merkezde yasayan nüfus daha azdır. Halkın hastaneye, uzman hekime müracaat etme kültürü oluşmamış, acil servislerden en kısa zamanda üstelik her türlü tetkiki yaptırma talepleri de maksimum düzeyde olacak şekilde kendilerince problemlerini çözme alışkanlığındadır. Acil servislerin ücretsiz, polikliniklerin ücretli olması bunda bir faktör olmakla birlikte halkın sosyo kültürel düzeyi itibariyle 2. Basamak sağlık kuruluşuna müracaat etme kültürü ve anlayışının olmaması bunda en büyük etkendir.. Bu alışkanlık beraberinde poliklinik sayılarının az olmasına, dolayısıyla da maalesef özellikle yan dal polikliniklerinin minimal düzeyde çalışmasına yol açmaktadır. Poliklinik sayılarının düşük olması yanında acilin ve özellikle çocuk polikliniklerinin aşırı yoğun olması hastane ortalama puanlarını çok yukarılara taşımakta ve yan dal uzmanları en düşük dönere mahkum olmakta mağduriyetimizin katsayısı artmaktadır.
Şehrin sosyal imkanları ailemizi getirmeye uygun değil, coğrafi yapısı itibariyle çocukların gezip oynayabileceği alanlar yok, koca şehirde tek park(çocuk+erişkin) var ve parka ulaşmak ve orada örneğin bir salıncağa binmek için 30-40 dk kuyruk beklemeyi göze almak durumundasınız. Ailenizi getiremiyorsunuz, onlara ulaşmak için vana ulaşıp oradan tekrar yollara düşmek zorundasınız, kalabileceğiniz insani şartlarınızı karşılayacak bir mesken yok, üstüne üstlük döner sermayeniz de eş değer pozisyonda ve üstelik batıda calışan meslektaşlarınızın 1/3 ü düzeyinde. Aldığınız döner sermaye ev kirası ulaşım ve gündelik ihtiyaçlarınıza ancak yetmekte.
Hastaneler ihtiyacın üstünde hekim dışı çalışan ile kadroları şişirilmiş sosyal eski KİT’ler gibi çalışmakta. Bütün bunların faturası hekime kesiliyor. Siz 5-6 milyara Hakkari’de çalışacak yan dal ihtisası yapmış bir uzman hekimi özel sektör olsanız bulabilir miydiniz. Sabah mesaiye başlayıp aksama kadar dolu dolu çalışıyoruz, işimizi mesleğimizin gerektirdiği şekilde ve insanlara en iyi hizmeti sunma çabasıyla sonuna kadar yapıyoruz. değnekçi tutup sokaktan hasta mı toplayalım, ya da olmayan hastaları varmış gibi gösterip inandığımız değerlere ters mi düşelim. Bunca çabanın karşılığı ise sadece hüsran; haksızlığa uğramanın yarattığı boğaz takıntısı.
Tüm bu gercekler göz önündeyken sağlık bakanlığı olarak ülkenin tüm sağlık organizasyon ve yönetiminin tarafınızca yapıldığı iddasıyla özel hastanelerin bile kadrolarına el atarken ne derece inandırıcı ve hakkaniyetli olursunuz. Bu nüfusa, mevcut yatak kapasitesine, hangi uzmanlık alanından kaç hekime ihtiyac var bunun hesabını bile tutturamayan bir bakanlık için piyasanın en temel prensibi arz talebe göre işleyen özel sektörün bile kadrosunu tayin etmek kendi becerisini abartmak mıdır yoksa başaka bir şey midir?
Hakkari’ de insanlar sağlık hizmetlerinden faydalanmasın mı? Elbette her Türk vatandaşı – Hakkari’de Türk vatandaşı bulamayabilirsiniz! ama konumuz bu değil-sağlık hizmetlerine eşit ve ücretsiz ulaşacak. Ama sağlık hizmeti sunanlar, uzmanlığın yanına. uzmanlığını ekleyen bir hekim bunun karşılığını aile hekimi kadar bile maaş alamayarak mı görecek?
Bakanlık olarak dersiniz ki Hakkari’ye şu uzmanı arıyorum, ve alacağı ücret şudur. Hekim kendi durumuna bakarak o ili tercih eder veya etmez. (nüfusa oranla vermesi gereken hizmet / yapması gereken işlem bellidir, her meslekte olduğu gibi bizim içimizde de çalışmayı sevmeyen olabilir ama onları ayırmak yerine herkesi o kategoriye sokup adaletsiz ve mantıksız bir döner sermaye anlayışı ile elinden gelen her şeyin en iyisini yapanların hakkı yenmiş olmuyor mu?) ülkenin bölgesel farklılıklarından kaynaklanan sorunların 70 yıllık yönetimlerin faturası neden hekime kesiliyor.
Bölgesel geri kalmışlık varsa ve buraya hizmet verilmek isteniyorsa ona göre esnek çözümler üretilmelidir. Aynı şablon – aynı sistem ülkenin her yerine aynen uygulanmaya kalkılırsa sorunlarımız çözüleceği yerde büyüyerek devam eder.
Yetkililerin sesimizi duyup gerekli adımları atmasını ve bizleri en az hizmet sunduğumuz kitleyi dinlediği hassasiyetle dinlemesini talep eder saygılar sunarım.
Kaynak: Medimagazin

Nöbet Çilesi Bitmek Bilmiyor

Zaman farklı mekan farklı çile aynı ; NÖBET !
Asistan hekimlerin nöbet çilesi bitmek bilmiyor,
Bu kez imdat çığılığı hasekiden duyulmakta,
Asistan hekimlere dayatılan hukuksuz acil triaj nöbet uygulaması , Ankara 9. idare mahkemesinin 18.01.2013 tarihli yürütmesinin durdurulması kararına rağmen , haseki eah de , klinik farkı gözetmeksizin ,” asistan hekimlere acil triaj nöbeti uygulaması” , asistanların tüm itiraz ve başvurularına rağmen hukuksuz bir biçimde devam etmektedir, bu durum asistan hekimlerin uzmanlık eğitimi aldıkları branşlardaki eğitimlerini aksatmakla beraber , çalışma motivasyonlarını da oldukça azaltmaktadır,
Bu durum hasta sağlığı açısından telafisi mümkün olmayan kötü sonuçlar doğurabileceği mahkemelerce tesbit edilmesine rağmen, bu hukuksuz uygulamanın düzeltilmesine yönelik herhangi bir çalışma ilgili yöneticiler tarafından yapılmamıştır,
Asistan hekimlerin halihazırda; kesintisiz 33 saat çalışma, nöbet ertesi izin kullanamama, yeterli eğitime ulaşma konusundaki eksiklikler gibi sorunları mevcutken, bir de acil servislerde triaj nöbeti uygulaması hekimlik pratiğini mümkünsüz kılmıştır,
Konuyla ilgili düzenlemelerin bir an önce yapılması hususunda tüm yönetici konumda olan kişilerden, haseki eah de çalışmakta olan asistan hekimlerin bu çok önemli sorununa acilen çözüm bulmasını beklemekteyiz.